Hukuk yargılamasında taraflar, üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıaları ispat etmeye çalışmaktadır. Burada, ispat faaliyeti ile hâkimde bir kanaat oluşturularak dava sürecinin lehe sonuçlandırılması amaçlanmaktadır. Taraflar, haklılıklarını ortaya koyabilmek adına iddialarını destekleyecek nitelikte delil göstermekle yükümlü olup kural olarak iddialarını her türlü delille ispatlayabilirler. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (“HMK”) 189. maddesinde ispat faaliyetine birtakım sınırlamalar getirilmiş olmakla birlikte, bu sınırlamaların belki de en önemlisi hukuka uygun deliller ile haklılığın ortaya konulması zorunluluğudur.
Görüldüğü üzere hukuk yargılamalarında, hukuka aykırı yollarla elde edilmiş olan delillerin yargılama esnasında değerlendirilmesine açıkça yasak getirilmektedir. Söz konusu yasağın temel nedeni, taraflardan birinin iddia veya savunma hakkını kullanırken özel hayatın gizliliği, haberleşmenin gizliliği ve kişisel verilerin korunması gibi birtakım farklı hakları ihlal etmesinin önüne geçerek, hakların çatışmasını engellemektir.
Günümüzde gelişen teknolojinin de bir sonucu olarak taraflar yargılama esnasında haklılıklarını ispat edebilmek için kimi zaman özel WhatsApp mesajlarına dayanabilmektedir. Bu şekilde dava dosyasına sunulan yazışmaların hukuka uygun delil niteliğinde olup olmadıkları bir tartışma konusu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmada bu tartışma konusu güncel yüksek mahkeme kararları da dikkate alınmak suretiyle kısaca değerlendirilecektir.
HMK Hükümleri Senetle İspat Zorunluluğu ve Yazılı Delil Başlangıcı
HMK’nın 200 maddesi, senetle ispat zorunluğu ve bir anlamda senede karşı tanıkla ispat yasağını düzenlemektedir. Buna göre, bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından[1] aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.
Hükümden de anlaşılacağı üzere senetle ispat zorunluluğunu gerektirir değerde bulunan maddi vakıaların tanıkla ispatı mümkün olmayacaktır.
HMK’nın yazılı delil başlangıcı başlıklı 202. maddesinde yer alan düzenleme, senetle ispat zorunluluğu / tanıkla ispat yasağının özel bir istisnası olarak karşımıza çıkmaktadır. Maddenin ikinci fıkrasında delil başlangıcı, ‘iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belge’ olarak tanımlanmaktadır. Bu durumda, yargılama esnasında taraflarca mahkemenin önüne bu nitelikte bir belge getirildiğinde mahkeme bu belgeyi delil başlangıcı olarak niteleyecek ve belgeye dayanan tarafın – miktar gereği tanıkla ispat yasağı söz konusu olsa dahi - iddiasını ispatlaması için ilgili tarafın tanık dinletmesine cevaz verecektir.
WhatsApp Yazışmalarının Hukuka Uygunluk Kriterleri
WhatsApp uygulaması, günümüzde insanların iletişim kurması bakımından en sık kullanılan sohbet uygulamasıdır. Bu nedenle, taraflar çoğunlukla iddialarını desteklemek adına söz konusu uygulama üzerinden gerçekleştirilen gayri resmi yazışmalara ilişkin ekran görüntülerini dava dosyasına sunmakta; mahkemenin atadığı bilirkişilerce de yazışmaların yapıldığı akıllı telefonlar üzerinde inceleme yapılarak mesajların gerçekliğini ortaya koymaya çalışmaktadır. WhatsApp yazışmaları hukuk yargılamaları bakımından belge olarak kabul edilmekle birlikte, senetle ispat zorunluluğunun bulunduğu durumlarda delil başlangıcı olarak değerlendirilmekte ve mahkeme tarafından söz konusu yazışmaların tanık ifadeleri ile desteklenmesi aranmaktadır. Başka bir deyişle, iddia eden tarafın bu iddiasını WhatsApp yazışması ile direkt olarak ispatlaması mümkün olmasa da bu yazışma delil başlangıcı olarak kabul edilirse ilgili tarafın aynı konuda - tanıkla ispat yasağına rağmen – tanık dinletebilmesi gündeme gelebilecektir.
Bu tür Whatsapp yazışmalarının yazılı delil başlangıcı olarak değerlendirilebilmeleri için yargı içtihatlarında bazı kriterler öngörüldüğünü belirtmek gerekir. Konuyla ilgili çeşitli yargı içtihatlarının incelenmesi sonucunda ortaya çıkan kriterler aşağıdaki şekilde listenebilecektir;
- Davanın karşı tarafının WhatsApp yazışmasının tarafı olduğuna ilişkin şüphe bulunmaması,
- WhatsApp mesajının tarihinin tartışmasız bir şekilde belirlenebilir olması,
- WhatsApp mesajının içeriğinde herhangi bir tahrifat yapılmamış olması,
- WhatsApp mesajını delil olarak sunan kişinin konuşmanın tarafı olması,
- WhatsApp mesajının, mesajı delil olarak sunan kişinin telefonundan alınmış olması,
Anlaşılacağı üzere öncelikle dikkat edilmesi gereken hususlar; karşı tarafın gerçekten yazışmayı yapan kişi olduğunun ispat edilebilmesi, konuşma tarihinin belirlenebilir olması ve mesaj içeriğinin değiştirilmemesidir. Nitekim, karşı tarafın mesajların tahrifata uğramış olduğuna, eski tarihli olduğuna veya kendisinin dosyaya sunulan yazışmaların tarafı olmadığına ilişkin gerçekleştireceği itiraz sonucunda yazışmalar çekişmeli hale geleceğinden, mahkeme tarafından gerekli bilgilerin toplanması ve telefon üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekecektir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2023 tarihli güncel bir kararında[2], WhatsApp yazışmalarını delil olarak sunan tarafın, bilirkişi incelemesi sonucunda konuşmaları kendi telefonundan silmiş olduğunun ortaya çıkması sebebiyle karşı tarafça yazılıp yazılmadığı konusunda tereddüt oluştuğunu ve söz konusu yazışmaların delil başlangıcı olarak değerlendirilemeyeceğini belirtmiştir. Yalnızca WhatsApp konuşmasına ilişkin ekran kaydının delil olarak sunulmasının yeterli olmadığı ve bilirkişi incelemesi sırasında konuşmanın erişilebilir olması gerektiğine işaret eden önemli kararın ilgili kısmı aşağıdaki şekildedir:
“Her ne kadar davacı, delil olarak whatsapp yazışma çıktılarına dayanmış ise de, whatsapp yazışmalarının delil başlangıcı kabul edilip bu hususta tanık dinlenilebilmesi için, iddiaya konu whatsapp mesajının davalı tarafça gönderildiği hususunda tereddüt bulunmamalıdır. Davacının telefonu üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda ilgili mesajların telefonda bulunmadığı görülmüş olup, davacı da mesajları telefonundan sildiğini beyan etmiştir. Bu durumda, davalı tarafından gönderilip gönderilmediği tespit edilemeyen whatsapp yazışma çıktıları delil başlangıcı olarak kabul edilemeyeceğinden, tanık beyanlarına da itibar edilemeyecektir.”
Dikkat edilmesi gereken diğer bir husus ise delil olarak gösterilen konuşmanın nasıl elde edildiğidir. Özellikle boşanma davalarında, karşı tarafın telefonunda üçüncü kişilerle yapmış olduğu konuşmaların gizlice kayıt altına alınarak delil olarak dosyaya sunulduğu sıklıkla görülmektedir. Bu tür durumlarda, karşı tarafın rızası dışında elde edilen konuşmalar hukuka aykırı olarak elde edilmiş olduğundan, hakim tarafından dikkate alınmayacaktır. Bu noktada, hukuka uygun delilden bahsedilebilmesi için konuşmayı dosyaya sunan kişinin konuşmanın taraflarından biri olması ve konuşmayı kendi telefonundan kayıt altına almış olması gerekmektedir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021 tarihli bir kararında[3] eşinin telefonundaki mesajları gizlice kaydeden kişinin özel hayatın gizliliğini ihlal ettiğine ve bu şekilde hukuka aykırı olarak elde edilen delilin kusur belirlemesi yapılırken dikkate alınamayacağına hükmetmiştir.
“Dosya incelendiğinde; davalı-davacı kadının evden ayrılırken eşyalarını almasına izin verilmediği, bu şekilde cep telefonunu da yanına alamadığı sabittir. Telefonu unuttuğu varsayımında dahi telefondaki mesajların özel hayatın gizliliğini ihlal edecek şekilde kusur belirlemesinde dikkate alınması doğru görülmemiştir. Bu nedenle davalı-davacı kadının cep telefonunda yer alan mesajlar hukuka aykırı olarak elde edilmiş delil kapsamında olup, kusur belirlemesinde dikkate alınamayacağından(…)”
Benzer şekilde, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2019 yılında vermiş olduğu bir kararda[4], işçiler arasında WhatsApp üzerinden iş yeri aleyhine birtakım konuşmaların gerçekleştirilmiş olması sebebiyle işten çıkartılan işçinin iş sözleşmesinin feshini haksız kabul ederek kişisel verilerin korunması hakkının ihlal edildiğini vurgulamıştır.
“Somut uyuşmazlıkta, whatsapp konuşmaları gizlilik içeren kişisel veri niteliğinde olduğundan, salt nasıl temin edildiği anlaşılamayan bu yazışmalara dayanılarak iş akdinin feshi haksız olup, kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı taleplerinin kabulü yerine reddi hatalıdır.”
Farklı alanlara ilişkin incelenen tüm kararlardan, WhatsApp yazışmalarının hukuka uygun delil/delil başlangıcı kabul edilebilmesinin, karşı tarafın haklarını ihlal etmediği ölçüde kabul görmesi esasının benimsenmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Sonuç
Sonuç olarak, günümüzde gelişen teknoloji karşısında WhatsApp konuşmalarının delil veya delil başlangıcı olarak hukuk yargılamalarında kullanılması kaçınılmaz bir hale gelmiştir. WhatsApp üzerinden yapılan mesajlaşmaların yargılamanın gidişatını ve nihai hükmü etkileyecek şekilde “yazılı delil” olarak kabul edilebilmeleri yargı içtihatları ışığında mümkün görünmemektedir. Diğer taraftan, bu tür yazışmaların gerekli kriterleri sağlamaları halinde yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilebilmeleri ve bu durumun tanıkla ispat yasağına bir istisna olması nedeniyle aynı konuda tanık dinletilerek iddianın ispatı yoluna gidilmesi mümkün olabilecektir. Bunun için yazışmaların birtakım kriterleri sağlaması gerekmektedir. Aksi şekilde hukuka aykırı olarak elde edilen WhatsApp konuşmalarının hakim tarafından dikkate alınmaması esası benimsenerek, ispat hakkının ölçüsüz bir şekilde kullanılması suretiyle karşı tarafın özel hayatın gizliliği, haberleşmenin gizliliği ve kişisel verilerinin korunması gibi haklarının ihlal edilmesi engellenmiştir. Bu sebeple, WhatsApp yazışmalarını delil olarak kullanacak tarafın yukarıda yer alan kriterlere uygun şekilde kayıt alarak yargılamaya dahil etmesi gerekmektedir.
Av. Zeynep Cengiz