DWF

Haberler & İçgörüler

  • Unutulma Hakkı

    1990 yılından başlayarak gelişmeye devam eden “Bilişim Çağı” insanlık tarihinin en önemli çağlarından biri olarak görülmektedir. Bu çağın bu kadar önemli olmasındaki en büyük etkenin teknoloji ve internet olduğu şüphesizdir. “Digital in 2017 Global Overview” başlığı altında düzenlenen rapora göre hali hazırda dünya nüfusunun yarısından fazlası internet kullanmakta ve bu çoğunluğun da büyük bir kısmı akıllı telefonları ile internete erişmektedir. Günlük hayatımızın oldukça içinde bulunan, nitelik itibariyle hiçbir kimseye aidiyeti bulunmayan ve devamlı şekilde kontrol altında tutulması mümkün olmayan internet üzerinden sayısız paylaşım yapılmaktadır. Yapılan paylaşımların bazıları hukuka aykırı olmaları sebebiyle bir şekilde kaldırılsa dahi, internet üzerinden yapılan bir paylaşımın tüm dünya üzerinde erişime kapanması uygulamada pek mümkün olmamaktadır. İnternetin hızı ve kalıcılığı dikkate alındığında yapılan bir paylaşım anında internet ortamının bir parçası olmakta ve söz konusu paylaşım paylaşanın kontrolünden çıkmaktadır. Oysa 1990 yılı öncesinde, verilere erişmek için verinin bulunduğu yere gitmek gerekmekteydi (örneğin; kütüphane). Diğer bir deyişle, verilere erişim mekân açısından kısıtlamaya tabiydi. Günümüzde 1990 öncesi döneme kıyasla verilere erişim çok kolaylaşmış, bu durum doğrudan veya dolaylı olarak özel hayatın gizliliği, kişinin manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı gibi birçok temel hak ve özgürlüğü etkilemiştir. Bu yazımızda, bahsedilen haklar ile yakın ilişkisi bulunan ve kişiler hakkında geçmişte internet üzerinden paylaşılan içeriklere erişimin zorlaştırılmasına/kaldırılmasına ilişkin olarak doğmuş olan “Unutulma Hakkı” na yer vereceğiz.

    Unutulma hakkının kesin bir tanımı olmamakla birlikte, bu hak çeşitli yargı kararları ve uluslararası görüşler dikkate alınarak, Kişisel Verileri Koruma Kurulu (“Kurul”) tarafından verilen 23.06.2020 tarih ve 2020/481 sayılı kararda (“Karar”) “bireyin geçmişte hukuka uygun olarak yayılmış ve doğru nitelikteki bilgilerinin zamanın geçmesine bağlı olarak erişimden kaldırılmasını ya da gündeme getirilmemesini talep edebilmesi” şeklinde tanımlanmıştır. Belirtmeliyiz ki, unutulma hakkı kişinin onurlu bir yaşam sürmesini güvence altına almayı amaçlamaktadır. Kişinin geçmişte yaptığı hatalar veya başından geçen kötü olayların internet üzerinden hiçbir zaman kaldırılmaması ve insan doğasına aykırı olan internetin unutmama özelliği insanın her zaman geçmişiyle birlikte yaşamasına neden olmakta, bu durum da kişilerin gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu sebeple, kişinin “yeniden doğması” şeklinde nitelendirebileceğimiz unutulma hakkı, geniş çerçevede internet üzerinden kişiye yeni bir sayfa açması için verilen bir ikinci bir şans olarak da değerlendirilebilecektir.

    Unutulma hakkını diğer haklardan ayıran en önemli özellik sadece hukuka aykırı verileri değil hukuka uygun verileri de kapsamasıdır. Şöyle ki, yayımlandığı tarihte hukuka uygun olan ancak zaman ve değişen koşullar sebebiyle hukuka aykırı hal alan veya böyle bir hal almasa dahi toplumun söz konusu verilere erişmedeki yararı ile kişinin hayatının olumsuz derecede etkilenmesi hususları kıyaslandığında, toplumun ulaşmasında yarar bulunmayan veriler de unutulma hakkı kapsamında internet üzerinden kaldırılabilecektir. Diğer yandan önemle belirtmek gerekir ki, unutulma hakkı sadece internet üzerindeki yayınlar ile sınırlı olsa da, internet dünyasının sınırsızlığı içinde fiilen herhangi bir mekanla sınırlı olmaksızın uygulama alanı bulmaktadır.

    Unutulma hakkı, ilk olarak Avrupa Birliği Adalet Divanı (“ABAD”)’nın 2014 yılında vermiş olduğu Costeja Gonzalez vs. Google Inc, Google İspanya Kararında ortaya çıkmış olup hem ülkemizde hem de dünyada büyük yankı uyandırmıştır. Söz konusu kararda, arama motoru üzerinden yapılan aramalarda çıkan sonuçlar “geçersiz, eksik, tamamen ilgisiz veya sonradan ilgisiz hale gelmiş ise”, arama motorları tarafından internete yüklenen ve amacını aşan söz konusu kişisel verilerin erişime engellenmesi gerektiği, özel hayatın gizliliğinin kamunun bilgi alma hakkının üzerinde olduğu, söz konusu kişisel verilerin erişime engellenmemesinin sadece kamunun üstün yararı olduğu olaylar açısından geçerli olacağı belirtilmiştir. Açıkça görüleceği üzere kamunun söz konusu haberlere ilişkin olarak üstün yararı bulunmuyor ise, ilgili kişisel verilerin internet üzerinden erişime engellenmesi gerekecektir.

    Söz konusu kararla birlikte öne çıkan başkaca bir unsur, unutulma hakkı kapsamında ilgili haberlerin internet üzerinden tamamen kaldırılmadığı, sadece ilgili habere kişinin adı ve soyadı yazılarak ulaşılmasının engellendiğidir. Örneğin, arama motoruna ad-soyad yazılınca çıkan gazete haberi unutulma hakkı kapsamında artık ad-soyad yazıldığında çıkmayacak; ancak söz konusu tarihteki gazeteye ulaşıldığı takdirde ilgili habere erişim söz konusu olacaktır.

    Unutulma hakkı kavramını içinde barındıran kişisel verilerin korunması, Türk Hukuku’na ilk olarak Anayasamıza 2010 yılında yapılan değişiklikle girmiştir. Önemli olarak 2015 yılında Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından verilen bir kararda[1] da unutulma hakkına değinilmiştir. İlgili kararda kısaca cinsel saldırı suçundan mağdur olan bir kişi, yapılan ceza yargılamasında söz konusu cinsel saldırının nasıl gerçekleştiğini anlatmış ve ilgili açıklamalar mahkeme kararına aynen aktarılmıştır. Söz konusu yargılamaya ilişkin bilgiler tarafların ismi hiçbir şekilde gizlenmeden bir kitapta yer almıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun önüne gelen uyuşmazlıkta, 4 yıl önce gerçekleşen bir olayın mağduru olan kişinin adının açık bir şekilde yazılarak kitapta yer alması halinde unutulma hakkının ve bunun sonucunda da davacının özel hayatının ihlal edildiğinin kabul edilmesi gerektiğini, Google İspanya Kararı’na atıfta bulunarak somut olayda kamunun üstün yararı olmadığını belirtmiştir. Buna ek olarak, 2016 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından karara bağlanan bireysel başvuru ile “unutulma hakkı” nın Türk Hukuku’ndaki önemi artmış ve 2016 yılında yasalaşan 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“KVKK”) ve akabinde düzenlenen Kişisel Verilerin Silinmesi, Yok Edilmesi veya Anonim Hale Getirilmesi Hakkında Yönetmelik (“Yönetmelik”) ile “unutulma hakkı” nın uygulanabilirliği artmıştır.  KVKK madde 7’de kişisel verilerin silinmesi, yok edilmesi ve anonim hale getirilmesi; madde 4’te kişisel verilerin işlenmesindeki genel ilkeler madde 11’de de veri sahibinin hakları düzenlenmiştir. Bu doğrultuda Kurul, Anayasa, KVKK ve Yönetmelik’te yer alan düzenlemeler çerçevesinde unutulma hakkının içinde pek çok kavram barındıran bir üst hak olduğunu, unutulma hakkını sağlamaya yönelik olarak silme, anonimleştirme, yok etme, içerikten çıkartma, veri işleme faaliyetlerinin durdurulması gibi araçlardan somut olaya uygun olanının uygulanması gerektiğini ifade etmiştir.

    Yukarıda yer alan Google İspanya Kararı ve ülkemizde yapılan hukuki düzenlemeler neticesinde Kurul, Karar’ında unutulma hakkının uygulanmasına ilişkin oldukça önemli değerlendirmelerde bulunmuştur. Söz konusu değerlendirmelerde; “Kişilerin Ad ve Soyadı ile Arama Motorları Üzerinden Yapılan Aramalarda Çıkan Sonuçların İndeksten Çıkarılmasına İlişkin Değerlendirmede Dikkate Alınacak Kriterler” belirlenmiş olup ilgili kriterlerden bazıları, kişinin kamusal yaşamda önemli bir rolü olup olmadığı, ulaşılan bilginin güncel ve doğru olup olmadığı, arama sonuçlarındaki öznenin çocuk olup olmadığı, ulaşılan bilginin kişi hakkında önyargıya veya herhangi bir riske sebebiyet verip vermediği şeklindedir. Söz konusu kriterlere verilecek cevaplara göre kişiler, arama sonuçlarının içerikten çıkarılmasına ilişkin olarak öncelikle arama motoruna başvuruda bulunacaklar, arama motoru yetkililerinin söz konusu başvuruya cevap vermemeleri veya reddetmeleri halinde kişiler Kişisel Veriler Koruma Kurulu’na şikâyette bulunabilecek veya konuyu doğrudan yargıya taşıyabileceklerdir.  

    Yukarıda belirtmiş olduğumuz yasal düzenlemeler ve yargı kararlarından da görüleceği üzere ülkemizde oldukça önemli bir yeri olan unutulma hakkına karşı birtakım eleştiriler de getirilmiştir. Bu eleştirilerden en çok dikkat çeken ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve unutulma hakkı arasındaki ince çizgi sebebiyle unutulma hakkının internet üzerindeki ifade özgürlüğünü ve genel anlamda basın özgürlüğünü ne ölçüde kısıtlaması gerektiğidir.

    Sonuç olarak gelişen dünyanın bir sonucu olarak tamamen internete bağlı olarak ortaya çıkan “unutulma hakkı” diğer haklardan oldukça farklı olması sebebiyle birçok tartışmayı beraberinde getirmiştir. Ülkemizde ve dünyada bu konuya ilişkin olarak yapılan düzenlemeler ve unutulma hakkının; özel hayatın gizliliği, ifade ve basın özgürlüğü, kişinin maddi ve manevi varlığını geliştirme hürriyeti gibi haklarla yakın ilişkisi sebebiyle öneminin her geçen gün artacağını ve ilgili haktan daha fazla bahsedeceğimizi söylemek yanlış olmayacaktır.


    [1] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17.06.2015 tarihli 2014/4-56 E., 2015/1679 K. sayılı kararı